Havaalanından servis otobüsüyle şehir merkezine doğru ilerlerken bu şehrin düzenli gelişmiş ve tam bir sanat şehri olduğunu anlayabiliyorsunuz. Paris'in metro hattına örümcek ağı tabiri bile az gelebilir çünkü bazı istasyonlarda 5-6 hattın geçtiğini hesaplarsak bu ağ örümcek ağından bile daha karışıktır. İnsanlardan duyduğum Fransızların dil konusundaki katı tutumu beni biraz korkutmuş olsa da İngilizce bilmek bu şehirde kaybolmamak için yeteli diye düşünüyorum. Metroda bineceğiniz ve ineceğiniz durağı seçebildiğiniz tablo size o güzergahtaki en kısa yolu ve hangi metro hatlarını kullanacağınızı gözteriyor. Diğer Avrupa şehirlerinin aksine Paris metrosunda Türkiye'deki gibi turnikeler var. Kalacağımız otele yerleştikten sonra gözümüze çarpan bir dönerciye girip dönere olan hasretimizi gideriyoruz ve ilk istikametimiz şehrin en ünlü yapısı Eiffel Kulesi.
Elimizdeki harita yardımıyla hiç zorlanmadan Eiffel'i buluyoruz ve havanın karanlık olmasından dolayı ilk gördüğümüzde ışıklı haliyle bu devasa yapı bizi çok etkiliyor ve neden insanların bukadar ilgi gösterdiğini kolaylıkla anlıyoruz. Eiffel in arkasındaki parkta çok güzel gece fotoğrafları çekebilirsiniz. Alana vardığınız da sizi ilk karşılayanlar Afrikalı seyyar satıcılar. Kesinlikle pazarlık yapın ve abartmaktan da kaçınmayın çünkü alacağınızı anlarlarsa tanesine 2€ dedikleri Eiffel anahtarlıklarının 20 tanesini ve bir büyük Eiffel biblosunu 10€ ya çok rahat alabilirsiniz. Ayrıca çoğu müslüman olan bu satıcılar Türk olduğunuzu duyunca size daha fazla ilgi gösteriyorlar.
Paris'teki 2. günümüzde Notre Dame ve Champ Elysee gidiyoruz. Concorde meydanından Arc de Triomphe'ye kadar uzanan cadde sağlı sollu alışveriş merkezleriye ve düzenli yapısıyla turistlerin ilgisini çekiyor. Buradan yürüyerek bu kez de gündüz görmek için tekrar Eiffel Kulesine gidiyoruz. Bu kez bende bir hayalkırıklığı oluşuyor çünkü bir gece öncesinde ışıklı haliyle bizi etkileyen Eiffel Kulesi sanki bir inşaat iskelesi şeklinde dikilmiş hiçbir estetik özelliği olmayan bir yapıya benziyor yakından. Bu haliyle bile Fransızlar'ın böyle bir yapıyı nasıl dünyaya pazarladığını Eiffel'in altındaki kalabalığı görünce anlıyorsunuz.
Devamı Gelecek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder